Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Ayetullah Ali Rıza Arafi, Kum’daki İmam Humeyni (r.a) Yüksek Öğretim Kompleksi Kudüs Konferans Salonu’nda düzenlenen Hindistanlı âlimler ve talebelerin istişare toplantısında, Hindistanlı âlimlerle görüşmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek şöyle dedi:
“Siz azizlerle görüşmeyi büyük bir tevfîk sayıyorum ve Allah’a şükrediyorum ki bir kez daha aranızda bulunuyorum. Her zaman Hindistan âlimlerine özel bir sevgi ve saygı beslemişimdir; öyle şahsiyetler ki ömürlerini ve çabalarını İslam’ın yücelmesi ve ilahî öğretilerin yayılması yolunda sarf etmiş ve tarihte kalıcı eserler bırakmışlardır.”
İlim Havzaları Müdürü, Hindistan âlimlerinin İslam tarihindeki parlak geçmişine değinerek şöyle ifade etti:
“Hindistan topraklarından İslam dünyasında etkili olmuş büyük âlimler yetişti. Onlar itikadî ve toplumsal alanlarda rol oynadılar ve isimleri ilim ve dinî cihad sahasında kalıcıdır. Siz de aynı yolu devam ettirmelisiniz.”
Ayetullah Arafi konuşmasının devamında İslam Peygamberi’nin (s.a.a) özelliklerine değinerek şöyle dedi:
“Peygamber Efendimiz (s.a.a) toplumunun çöküş, şirk ve bozulma içinde bulunduğu bir ortamda doğdu; ancak temiz bir aile desteği ve nurlu bir mirasla sosyal çevreye hâkim oldu ve onu tevhid ve ilahî medeniyet yoluna yönlendirdi. Ailenin ve manevî geçmişin tüm çevresel etkenlerin üstesinden gelebileceğini bilmek bizim için en büyük terbiyeci derstir:”
İlim Havzaları Müdürü ardından şöyle ekledi:
“İslam Peygamberi (s.a.a) sadece kendisini toplumun sapmalarından korumakla kalmadı, ilahî risaletle câhiliye toplumunu tevhid ehli, ileri bir topluma dönüştürdü. Bu, bugün Hindistan’daki talebeler ve âlimler için de takip edilmesi gereken modeldir; yani sadece kendini korumakla yetinmemek, topluma da etki etmek ve bilgi ve ahlâkla insanların yolunu değiştirmektir.”

İlim Havzaları Müdürü, Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) aile mirasının önemine değinerek şöyle hatırlattı:
“Peygamber’in (s.a.a) ailesi, Hz. İbrahim’den (a.s) Abdülmuttalib ve Abdullah’a (a.s) kadar uzanan, temiz ve nurlu bir silsileydi ve bu silsile Hz. Peygamber’in (s.a.a) şahsında zirveye ulaştı. Bu ilahî miras, ailevi ve toplumsal terbiyeyle birleşerek bi‘setin (peygamberliğin) zeminini hazırladı ve gösterdi ki kriz ortamlarında bile iman ve sağlam bir aile desteğiyle çevredeki bozulmanın üstesinden gelinebilir.”
Ayetullah Arafi konuşmasının başka bir bölümünde talebelerin bugünkü görevine vurgu yaparak şöyle dedi:
“Talebeler ve din adamları Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) sünnetini kendi hayatlarında yaşatmalıdır. Nasıl ki o Hazret, düzeni ve kimliği olmayan bir toplumu, tarihte etkili ve dinamik bir millete dönüştürdüyse, siz de bu yolda adımlar atmakla mükellefsiniz. İlim, ahlâk, hikmet ve Peygamber’in (s.a.a) sünneti sizin işinizin merkezinde olmalıdır ki Hindistan toplumunu yücelik ve adalete yönlendirebilesiniz.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle ekledi:
“O Hazret’in sünneti baştan sona gelişim, hikmet ve akıl doluydu. Sözü sözün sonu, ameli hikmetin ölçüsü, sünneti insanlığın büyüme kaynağı ve yol gösterici bir ışık idi. Bu büyük görev bugün âlimler ve talebelerin omuzlarındadır.”
İlim Havzaları Müdürü konuşmasını şu şekilde tamamladı:
“Hindistan’daki talebeler bilmelidir ki onların görevi sadece bireysel kimliklerini korumak değildir; toplumsal çevre üzerinde de etkili olmalı, Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) örnekliğinden yararlanarak kültürel, dinî ve sosyal alanlarda parlamalıdırlar. Nasıl ki geçmişte Hindistan’ın büyük âlimleri kalıcı eserlerin kaynağı olmuşsa, bugün de yeni nesil âlimler bu yolu ilmî ve ahlâkî cihadla sürdürmelidir.”





yorumunuz