Havza Haber Ajansı'nın Yezd'den bildirdiğine göre İslam Tebliği Kurumu Başkan Yardımcısı ve Üniversite Hocası Hüccet-ül İslam Mücteba Arap, geçtiğimiz gün Yezd'de bazı hoca ve talebelerin katıldığı toplantıda Hz.Muhammed'in (s.a.a.) sunduğu gerçek İslam'ın dinamik, adalet arayan ve sosyal bir din olduğunu belirtti.

Hüccet-ül İslam Arap şöyle açıkladı: "İmam Humeyni'nin (r.h.) tanıttığı İslam'da fıkıh bireysel ibadetlerle sınırlı değildir ve bu fıkıh toplumun beşikten mezara kadar yönetimi için bir bilgi olarak tanımlanıyor. Bu din halkın yaşamında yer alıyor kütüphaneler ve odalarla sınırlı değildir."

Hüccet-ül İslam Arap ülkenin kültürel zorluklarına, özellikle de tesettür meselesine değinerek şunları söyledi: "Kur'an açısından tesettür yalnızca bir fıkhi hüküm değildir; aynı zamanda ilahi izzetin ve Allah'ın mümin kadınların onurunu korumasının bir tezahürüdür. Ne yazık ki bu konuya yüzeysel ve dayatmacı bir bakış genç neslin onun anlamından ve ruhundan uzaklaşmasına neden olmuştur."

İslam Tebliği Kurumu Başkan Yardımcısı, dini ikiyüzlülük ve düşünce geriliği tehlikesine dikkat çekerek şöyle dedi: "Tıpkı İmam Humeyni'nin (r.h.) uyardığı gibi, asıl mücadelemiz Amerikan İslamı ile. Bu ya Batı kültürüne teslim olan ya da düşünce geriliği ve sorumsuzluk içine düşen bir İslam'dır."

Hüccet-ül İslam Arap devamında, mehdeviyete medeniyet perspektifinden bakılması gerektiğini belirterek "Mehdeviyeti dua ve ziyaretle sınırlamamalıyız. İmam Zaman (a.s.) tarih olaylarının içinde ve mazlum milletlerin yanındadır. Zuhur bir medeniyet ve tarihsel süreçtir ve İslam İnkılabı bunun gerçekleşme yolunun bir parçası olarak kabul edilmektedir." şeklinde konuştu.

Hüccet-ül İslam Arap en büyük engelin günümüz emperyalist medeniyeti olduğunu belirtti ve şöyle devam etti: "Emperyalist bölünme, tüketimcilik ve edepsizlik ile insanın fıtratını ilahi yoldan saptırmaktadır. Tesettür, kadının onurunun siperidir ve onun savunulması, müminlerin kültürel cihadının bir parçasıdır."

Üniversite ve Havza hocası son olarak şunları vurguladı: "İslam Cumhuriyeti, Mehdevi toplumu inşa etme pratiğidir ve zuhur vaadinin gerçekleşmesinin bir öncüsüdür. Sadece sözlü mübelliğlerden gerçek zemin hazırlayıcılar olmaya geçmeliyiz; çünkü zuhur pasif bir bekleyişle mümkün değildir bilakis bilinçli bir ayaklanma ve ilahi bir medeniyet inşası ile gerçekleşecektir."